Çevremde yaptığım araştırmaya göre “çocuk” dediğimizde aklımıza 0-14 yaş arası geliyor. Yani ergenlik döneminde vücuttaki büyüme emareleriyle birlikte artık çocuğa karşı bakış açısı biraz değişiyor.
Çocuk en erken 6 yaşında okula başlamalı. Bunun nedeni ise daha erken yaşta başlayıp küçük yaşta yorulmasını istemiyoruz, yani biraz kıyamıyoruz. Ayrıca artık anasınıfının yaygınlaştığı ülkemizde, çocukların anasınıfında birçok şey öğrenip, el becerilerinin geliştiği konusunda insanlar bilinçlenmiş durumda. Fakat yabancı ülkelerde okullaşma yaşı daha küçük, zorunlu olmadığı halde %90’a kadar katılım oranını görebiliyoruz. Bu bakımdan da anaokullarının yeni yeni kabul görüldüğü ülkemizin o seviyeye gelmesine daha çok olduğunu anlıyoruz.
Çocukların oyun oynamasının ise 15 yaşa kadar bir ihtiyaç olduğunun farkındayız. Ama futbol, tavla, satranç gibi oyunlar ise ömürlük.
Çocukların yetişkinlere yardım edebilecek düzeye ise 12- 15 yaş arasında ulaştığı düşünülüyor. Aslında çocuklar her yaşta ufak tefek de olsa yardım edebilirler. Bizim onların yapabileceğinden emin olmadığımız için bazı becerileri geç kazanıyorlar. Doğrusu ise çocuklarımızla iş bölümü yapabilmeli, onlara bazı görevler verebilmeli ve başaracaklarını onlara göstermeliyiz.
Yetişkinlerin verdikleri cevaplara göre , çocukların aileye muhtaç olması mesleklerini eline alana kadar, ya da evlenene kadar. Fakat evlendikten sonra da ailemize manevi olarak kesinlikle ihtiyaç duyuyoruz, bu bir ömür sürüyor. Kimi aileler evlendikten sonra bile maddi desteklerini çocuklarının üzerlerinden çekmiyorlar.
Çocukların duygu – düşünce ve isteklerine karşı ise her aile çok fedakârlıkta bulunduğunu belirtiyor. Ama bu sadece çocuğu istediği her yere götürmek, istediği şeyleri almak anlamına gelmiyor. Ne yazık ki çocuklarımızın düşüncelerini belki de ‘çocuk’ oldukları için çok da önemsemiyoruz.
Son olarak da çocuğa çok yaramazlık yaptığında, bir şey almak istediğinde çok ısrar edip, illa olacak diye direttiğinde, iş yaparken ayağımızın altında dolaştığında vururum diyor anneler. Bu da annelerin bu durum karşısında ne yapacaklarını bilemediklerinden, psikoloji ya da çocuk eğitimi konusunda çok bilgili olmadıklarından kaynaklanıyor. Bunu büyük oranda azaltabilmek içinse bu konularda birkaç kitap okumak hepimize yardımcı olacaktır. Babalar ise daha çok sabahtan akşama kadar işte, eve gelince de çocuğuyla oyun oynayıp, bazen ödevlerine yardım ediyor. Çocuklarını annelerinden daha az gördüğü için toplumumuzda babaların çocukları dövdüğü daha seyrek olarak görülmektedir. ~ H. Duman
Bir cevap yazın