Öncelikle filmin konusundan bahsederek eleştiriye başlamak istiyorum. Bir süre önce görme yeteneğini kaybetmiş bir kadın, tüm dünyayla ilişkisini keserek kendini her köşesini çok iyi bildiği evine hapseder. Göremediği o dış dünyanın kötü taraflarını yok etmek için kendi hikayelerini yaratır. Eşinin ise evden gizlice kaybolmaları ise gizemini korumaktadır.
Başkahraman Ingrid, eşi Moren’in bütün ısrarlarına rağmen evden adımı atmayan bir kadın. Hafızasındaki gerçeklerin de yok olmaması için hikayeler yazmaya başlıyor. Ama zamanla bu hikayeleri ile gerçek hayatını ayırt edememeye başlıyor.
Genel türü olarak dram filmi olarak görülse de Ingrid’İn yazdığı hikayelerde mizah türüne de rastlıyoruz. Körlük üzerine çekilen filmlerde genellikle korku gerilim türlerine rastlasak da bu defa bambaşka bir yapım görüyoruz. Ama konu itibari ile hikayenin temeline inersek benzerlikler taşıdığı söylenebilir.
Filmin finaline gelecek olursak izlerken yarattığı etkiyi yaratamıyor. Seyrederken sonlarına doğru büyük bir beklenti içine giriyor izleyici ama maalesef eli boş dönüyor. Fazla beklentiler yaratmadan, aldığı ödüllerin hatırına yine de izlenebilir bir film Körlük.
İyi seyirler dilerim…
Bir cevap yazın