Çocuk yetiştirirken, anne ve baba çocukları için her şeyin en iyisini isterler. Yaptıkları bütün davranışlar, çocuklarına getirdikleri bütün kısıtlamalar, verdikleri cezalar hep ileride sorun yaşamasınlar, kendilerinin yaşadıkları problemlerle yüzyüze gelmesinler diyedir. Tabi ki hepimiz çocuklarımız için en iyiyi istiyoruz. İleride iyi bir işleri olsun, bir yuva kursunlar, okuyup başarılı olsunlar ve çok para kazanıp rahat yaşasınlar istiyoruz. O zaman neden, amacımız bu kadar iyiyken çocuklarımız birçok sorun yaşıyorlar ve biz onlara ulaşamıyoruz? Neden bizim amaçladığımız şeyin tam zıttını yaşıyorlar?
Sorun amacımızda değil yöntemimizde. Toplum olarak yaptığımız bazı yanlışlar var ve anne babalar bunların yanlış olduğunu bilmiyorlar. Çocuk yemek yemiyordur. Anne bütün misafirlerin önünde şikâyet eder.(benim çocuğum hiç yemek yemiyor; zafiyet geçirecek; hiç büyümeyecek )Misafirler de çocuğu ayıplarlar; nasihat ederler, korkuturlar. Amaç çocuğun utanıp o davranışı tekrarlamamasıdır. Ne yazık ki bu gibi söylemler çocuğu daha fazla inatlaşmaya, daha az yemek yemeye yönlendirir. Çocuk herkesin önünde utandırılmıştır; kendini kötü hissetmiştir. Anne-babasına sinirlenir, kızar ve ve bunu belli edemez ve içine atar yâda etrafı kırıp dökmeye başlar, asileşir. Utandırmak, suçlu hissettirmek anneler çözüm getirmiyor.
ŞÖYLE DÜŞÜNÜN!
Yeni bir yemek denediniz ve eşiniz hiç beğenmedi. Üstelik bir hafta sonraki arkadaş toplantısında o yaptığınız yemeğin ne kadar kötü olduğunu, sizin mutfakta pek başarılı olmadığınızı anlattı. Bu durumu yaşamak, eş olarak aynı yemeği yapmaya teşvik eder mi? tabi ki hayır. Bir daha o yemeği yapmayacağınız gibi, canınız bir daha mutfağa girip bir şeyler hazırlamak bile istemez.
Çocuklarımız ne kadar küçük olursa olsunlar, biz ne hissediyorsak, nasıl davranıyorsak, öyle hisseder ve yaşarlar. Nasıl ki utandırmak, suçlamak bizi istenen davranışı yapmaya yöneltmezse, çocuğumuzu da yöneltmez. Ne zaman canınız yemek yapmak ister? Eşiniz sizi övdüğü zaman, yaptığınız yemeği ne kadar beğendiğini söylediği zaman, çocuğumuzun yapmasını istediğimiz bir davranışı ancak onu överek, cesaretlendirerek, bilgilendirerek yapabiliriz.
Anne-baba olarak çocuklarımıza her şeyi öğretmek isteriz. İsteriz ki bizim yaşadığımız zorlukları yaşamasınlar. Bu yüzden onları önceden uyararak engellemeye çalışırız. Çatışma nedeni olan sorunlardan bir tanesi de arkadaş seçmedir. Birçok anne çocuğunun iyi arkadaş seçmediğinden yakınıyor. Bunun üzerine çocuklarına, bu kişilerle arkadaşlık yapmamaları için baskı yapıyorlar. Çocuklar inatlaşmaya başlıyorlar. Anne olarak yapılabileceği en önemli şey çocuklara iyi arkadaşın ve kötü arkadaşın özelliklerini anlatmak. İyi arkadaş ne yapar, kötü arkadaş ne gibi özelliklere sahiptir gibi. Daha sonra beğenmediğiniz arkadaşını ele alıp çocuğunuza onun özelliğini inceletin; hangi yanları iyi, o çocuğun nesini seviyor, ne gibi zararları var.
Çocuğumuz seçim yapmayı öğrenmeli, bizim yanımızdan ayrıldıktan sonra yanımıza gelip (Anne ben şu kişiyle arkadaşlık yapabilir miyim ?)diye size soramaz. O halde lütfen çocuğunuza seçim yapmayı öğretin. Bir arkadaş seçerken nelerine dikkat etmeliyiz? Çocuğumuz bu kriterleri öğrenirse, daima kendi başına kaldığında iyi ve doğru seçimler yapacaktır. Aynı zamanda bir kişinin hem iyi hem de kötü özelliklere sahip olduğunu görecek, insanları nasıl idare edeceğini öğrenecektir. Dünyada mükemmel diyebileceğimiz hiçbir insan yok. Biz kendimiz de olumsuz taraflara sahibiz. O zaman, çocuklarımızın arkadaşlarını (iyi) ve (kötü) diye ayırmak çok yanlış. Çocuklarımızı arkadaşlarının beğenmediğimiz tarafı hakkında uyarırsak, günü geldiğinde çocuğumuz arkadaşının o yönüne rastladığında sizin söyledikleriniz aklına gelecek ve kendiliğinde o arkadaşlıktan vazgeçecek veya arkadaşının iyi yanlarını öne çıkarıp sadece belli zamanlarda onunla olacak ama kötü faaliyetlerine katılmayacaktır.
Bu seçimi çocuklarımıza nasıl öğretebiliriz yâda öğretebilir miyiz? Çocuklar bir şey öğretmek demek, onlara yeni bir şeyler katıp onların hayatlarında değişim sağlamak demektir. Eğer bir ailede değişim olacaksa, bu herkese yansıyacaktır. Yani (sorun çocuğumda, arkadaş seçmeyi bilmiyor, öğrenmeli)demek yanlıştır. Ailede eğer bir sorun varsa, sorun bir tek kişiye ait değildir. Özelikle direkt olarak çocuklara ait değildir. Çocuklarımızın yaşadığı birçok sorun, aslında anne ve babanın iyi niyetle yaptığı bazı davranışlardan kaynaklanır.
Çocuğun hayatındaki ilk birkaç yıl içinde, en önemli kişiler öncelikli olarak anne ve baba daha sonra aile büyükleridir. Çocuğun yaşı büyüdükçearkadaşlar ön plana geçmeye başlarlar. Özelikle ergenlik döneminde çocuğun hayatındaki en önemli kişiler arkadaşlarıdır. Bu dönemde, aile ile olan ilişkiler bozulabilir ve çocuk rahatı arkadaşlarının yanında bulur. Aynı sorunları yaşıyordur, benzer zevkleri vardır; konuştukları konular ortaktırve anne –baba sadece eleştiren, nasihat veren, cezalandıran, kısıtlayan durumundadır. Bu yüzden, çocuk bazı açılardan, anne ve babasını düşman olarak bile görebilir. Arkadaşların bu kadar önemli olduğu bir dönemde, çocuğa “şununla arkadaşlık etme, bununla görüşme” demek en büyük ceza ve işkencedir. Emin olun ki çocuğumuza zarar gelmesin derken, tam tersini yaşarız; çocuğumuz o kişiyle görüşür, daha çok birlikte olur; o yaşa kadar yapmadığı onaylanmayan davranışlarda bulunur. Bu şekilde bir bakıma ailesini cezalandırıyordur. Bu davranışları bilinçli bir şekilde yaptığını söylemek yanlış olur. Çocuk anne babasının kendine güvenmediğini düşünür. Arkadaşlarını bile doğpru dürüst seçemediğini söylemektedirler. Üstelik en çok sevdiği arkadaşıyla görüşmesini engellemeye çalışıyorlardır. Çocuk bu durumda hem kendi seçimlerine güvenmez hem de anne babasına. Tek güvendiği kişi arkadaşıdır. Üstelik anne babasının, arkadaşına karşı kendini borçlu hisseder ve ona daha çok yaklaşır.
Çocuk doğumundan itibaren sosyalleşmek için başka insanlarla beraber olmaya ihtiyaç uyar. Herkes ondan büyüktür. Bu yüzden kendi boylarında, kendi yaşlarında birilerinin etrafında olması çok önemlidir. Paylaşmayı öğrenir. İlişki kurmayı öğrenir. İnsanlarla sorunlarını çözmeyi öğrenir. Bir yerde hayatı öğrenir. Bu yüzden bu yüzden çocuklarımızın hata yapmalarına izin vermeliyiz. Çocuklarımız da bizim gibi yaptıkları yanlışlardan öğreneceklerdir. Atalarımızın dediği gibi “bir musibet bin nasihatten iyidir.” Biz sadece uyarabiliriz. Çocuğumuzu seçmeye alıştırmalıyız, davranışlarının sorumluluğunu almayı öğretmeliyiz, yanlışlardan ders almasını öğretmeliyiz. Onları kısıtlayarak engelleyerek hayata hazırlayamayız. Her zaman onların yanında olduğumuzu hissettirmeli ve söylemeliyiz. Bilmeliler ki biz anne-baba olarak onları hep seveceğiz, doğrularıyla yanlışlarıyla kabul edeceğiz. Eğer küçük yaşlardan çocuğumuzu böyle yetirmişsek, çocuğumuz hiçbir zaman bizimle iletişimini koparmayacak, her zaman her şeyini bizimle paylaşacak ve bizim söylediklerimize güven duyacaktır.
ÇOCUKLARIMIZA SEÇİM YAPMAYI NASIL ÖĞRETEBİLİRİZ?
Doğduklarından itibaren uygulayabileceğimiz bazı yollar vardır. Alışverişe gittiniz. Diyelim ki çocuğunuz daha 6 aylık, iki oyuncak seçip gösterin ve “hangisini almak istiyorsun” diye sorun. Çocuk ikisine birden uzanabilir. Sadece bir tane alabileceğini söyleyin ve aynı soruyu çocuk bir tanesini seçene kadar tekrarlayın. Daha büyüdüğü zaman, elinize giydirmek istediğiniz kıyafetlerinden iki tanesini alın ve benzer soruyu tekrarlayın. “hangisini giymek istiyorsun ?” önüne 3–5 çeşit yemek koyun ve hangisini yemek istiyorsa onu yedirerek başlayın. İlla ki önce çorbayı içmesi, sonra köfteyi yemesi, en son pilavı yemeyi tercih edecektir. Bu tür davranışlar, çocuğunuzun fikirlerine değer verdiğinizi ve ona güvendiğinizi hissettirecektir. Daha ileride, okul öncesi, alışverişe gittiğinizde, ona da para verin ve kendisi için bir haftalık bisküvi ve çikolata alabileceğini söyleyin. İlk başta tek parça alırken, 2- 3 hafta içinde her güne küçük şeyler almayı öğrenecektir.
Arkadaşlık meselesi de dâhil olmak üzere her türlü sorunu konuşarak, çocuğumuza anlatarak çözebiliriz.
En başta onu dinlemeyi öğrenmeliyiz. Eğer çocuğumuz sokaktan eve gelip arkadaşının kendisine vurduğunu söylerse, anne olarak söyleyebileceğimiz bir kaç şey vardır. 1) bir daha o çocuklar oynama çocuğumuz itiraz etmeye başlayabilir. Başka arkadaşı olmadığını veya onun en iyi arkadaşı olduğunu söyleyebilir. Siz ise o çocuğun kendisine zarar verdiğini anlatmaya çalışıyorsunuzdur. Bu konuşma, bir tartışma ile bitebilir. 2) sen ne yaptın o sana nedensiz vurmamıştır. Çocuğunuz kendini savunmaya geçer. Siz nedeni bulmaya çalışırsınız.
O size hiçbir şey yapmadığını anlatır. Olay çözülmez. 3) boşver arkadaşsınız olur böyle şeyler diyebilirsiniz.
Çocuğumuza eğer konuşmaları yapıyorsak onu anlamadığınızı bildiriyoruzdur. Diyelim ki eve geldiniz ve eşinize en yakın iş arkadaşınızla tartıştığınızı anlatıyorsunuz. Onun size verdiği cevap “bir daha onunla konuşma” oluyor. Ne hissedersiniz? Tabii ki anlaşılmadığınızı, çünkü siz en yakın arkadaşınızla tartıştığınız için üzgünsünüzdür. İlişkinizi düzeltmek konusunda endişelisinizdir. Belki onun davranışı karşısında hayal kırıklığına uğramışsınızdır. Eşinizin tavrı karşısında, onun söylediklerinin bir çözüm yolu olmadığını kalben biliyorsunuzdur. Bir dahaki sefere böyle bir durumda eşinizle bu gibi sorununuzu paylaşmazsınız. Eşinizin yapması gereken size sizi ne kadar üzgün gördüğünü söylemek veya endişeli olup olmadığınızı sormak olabilirdi ve siz, bu konuşma ilerlediği zaman arkadaşınızın bir sorun yaşıyor olabileceği fikrine ulaşmaz olurdunuz. Eşinizin hemen öneride bulunup sorununuza çözüm getirmesi arkadaşınız ile olan ilişkinizin düzelmesi yolunda bir yardım sağlamadı.
Aynı şey çocuğumuzun arkadaşıyla olan kavgası içinde geçerli çocuğumuza nasihat etmek öneri sunmak çözüm getirmek yerine duyguları hakkında konuşmalıyız “kavgadan dolayı kendini nasıl hissediyorsun” diye sorabiliriz. Veya arkadaşınla kavga etmek hem seni üzmüş hem de kızdırmış gibi bir yorum yapabiliriz. Belki çocuğumuz herkesin gözü önünde dayak yediği için kendini aşağılanmış hissediyordur. “o çocuğun yanına bir daha gitme” diyerek onun duygusuna çözüm getiremeyiz. Çocuğumuz bu duygusunu paylaşmadığı için ne hissettiğinin farkında bile olmaz. Ama zamanla, o çocuğun benzeri insanlarla bir arada olmaktan çekinebilir, sokağa veya okula gitmek isteyebilir. (kavganın olduğu yere bağlı olarak), diğer çocuklarla oynamak istemeyebilir, ya da sorunlarını şiddet kullanarak çözmeye yönelebilir.
Anne-baba olarak yapmamız gereken bir ebeveyn eğitimi kursuna katılıp, iletişim becerileri ve olumlu disiplin yöntemleri öğrenmek olabilir. Eğer yakınınızda bu tür eğitim veren kurumlar yoksa bu konuda yazılmış kitapları okuyabilirsiniz. Özellikle etkili anne-baba kitabını esas olan sorunlar ortaya çıkmadan önlemini almak hastalanmak mı tercih edilir yoksa aşı ve hastalanmamak mı? Çocuğumuzu yetiştirme tarzımızla ilgili bir şiirle bitirmek istiyorum yazımı. Şiir Dorothy Nolte ‘ ni.
EĞER BİR ÇOCUK
Sürekli eleştirilmişse, kınamayı ve ayıplanmayı
Kin ortamında büyümüşse, kavga etmeyi
Alay edip aşağılanmışsa, sıkılıp utanmayı
Hoşgörülü yetiştirilmişse, sabırlı olmayı
Devamlı utandırılarak terbiye edilmişse, Kendini suçlamayı öğrenir
Desteklenip yüreklendirilmişse, kendine güven duymayı,
Övülmüş beğenilmişse, takdir etmeyi öğrenir.
Hakkında saygı gösterilerek büyümüşse, adil olmayı
Güven ortamında yetiştirilmişse, inançlı olmayı
Kabul ve onay görmüşse, kendini sevmeyi
Aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse
Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.
Arzu Yeşilleten
Piskolojik Danışman
Bir cevap yazın